Ticaret hukuku, Şirketler Hukuku, Medeni Hukukun tüm alt dalları, Vergi ve İş hukuku davalarında uzman olan Avukat Serhat Tabanca ülkemizin son dönemde karşı karşıya kaldığı ekonomik sıkıntılarla ilgili yaptığı tespitler oldukça dikkat çekici. ABD’nin 2006 yılından bu yana sürdürdüğü para politikası ve küresel ölçekte yapılan uyarıların verdiği mesajları içeren yazıda Serhat Tabanca şu görüşlerine yer verdi. “2006 yılın’da ABD Başkanı Obama tarafından göreve getirilen Harvard Üniversitesi Ekonomi mezunu başarılı ekonomist Ben Bernanke’ nin ABD ekonomisinin zor süreçten geçtiği bir dönemde göreve getirildiği ve başarılı da olduğu bir gerçektir. Zira Mortgage krizi olarak adlandırılan ve Bankacılık sektöründe buhrana sebep olan dönem adına yumuşak geçişin mimarıdır. Bu sebepledir ki 2009 yılında görev süresi uzatılarak 2014’e kadar görevine devam etmesi sağlanmıştır. 2008 yılı itibari ile ABD tarafından parasal genişleme politikası izlenmiş, daha anlaşılır bir dil ile tüm Dünya’ya ayda 85 Milyar USD civarında tahvil alımı yolu ile para pompalanmış ve kriz dönemi dünya sathında aşılmaya çalışılmıştır. Bu parasal bolluk özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bir bolluk dönemi yaratmıştır. Tabi ki genişleme döneminde Çin ekonomisinin ve üretiminin yıllık %11 lere varan büyüme göstermesi tüm dünyayı olumlu etkilemiş tüm piyasalar büyüme sürecine girmiştir. Fakat Sn. Bernanke görev süresinin sonuna yaklaşırken; Parasal Politikalarında artık normale döneceklerini ve pompaladıkları parayı geri çağıracaklarını ilan etti. Bunu 2014 yılında defalarca yaptığı açıklamalarda ve en son Harvard Üniversitesi mezuniyet töreninde yaptığı açıklama ile dile getirdi. Bu ne anlama geliyordu? Bunun anlamı şuydu; Tedbirinizi alın para muslukları kapanıyor. Parasal genişleme dönemini üretime, sanayiye ve bilime yatırmayan ülkelerde bunun sonuçlarının ağır olacağı 2014 yılında ilan edildi tüm Dünyaya. Peki sonrasında ne oldu? Parasal daralma ile tedbirini almayan kırılgan piyasalar oluşmaya başladı. Bunlara örnek vermek gerekirse en dikkat çekenler; Arjantin, Türkiye, Brezilya ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan ülkelerdi. Güney Afrika bu engeli aşmaya en yakın olan ülke olsa da Türkiye, Arjantin ve Brezilya bu anlamda hala yoğun risk teşkil eden ülkelerin başında gelmektedir. Bunun sebebi, parasal bolluk dönemi Üretim, Bilim ve Sanayi yerine İnşaat gibi tüketime dönük farklı yatırım enstrümanlarını tercih etmeleri olmuştur. Sonucunda şuan içerisinde olduğumuz ekonomik sürece girmiş bulunmaktayız. Görüldüğü gibi, ne Rahip Brunson, ne de başka bir faktörün adı dahi geçmiyor mevcut durum içerisinde. Tabi ki bu durum Türkiye’ ye yönelik kasıtlı bir dış etki olmadığı anlamına gelmiyor fakat bunun etkisinin abartıldığı kadar olmadığı, esas meselenin 2014 yılında ilan edilmiş ve tedbirinizi alın şeklinde uyarılara mazhar olmuş bir politika değişikliği olduğu görülmeli ve anlaşılmalıdır. Şimdi bir kritik eşikteyiz. Bu kritik eşik, maalesef Türk siyasetinin dizayn ettiği hamasi tartışmalar ile kotarılmaya çalışılıyor fakat durumun bundan biraz daha ciddi olduğunu vurgulamak gerek. Bu merkezde, IMF-Türkiye ilişkilerini, Türkiye-Katar ilişkilerini, Türkiye’ye alınan kredi karşılığı uygulanan veya uygulanacak faiz oranlarını, ekonominin dışardan nasıl göründüğünü ve dahi birçok konuyu değerlendirmeye devam edeceğiz”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.