Geceleri rahat bir uykuya hasret misiniz? Sabahları yorgun ve bitkin mi uyanıyorsunuz? İştahınız değişti, işe gitme isteğiniz azaldı mı? Kimseyle konuşmak, görüşmek istemiyor yalnız kalmayı mı seçiyorsunuz? İşlerinizi erteleyip sık sık öfkeleniyor musunuz?

  Çoğuna evet dediyseniz tükenmişlik sendromu yaşıyor olabilirsiniz.Stres bireyler için var olan dengeyi değiştirecek tarzda bedensel ve zihinsel gerilime sebebiyet vermektedir. Travmatik deneyimler, gelecek kaygısı hissetmek bile vücudun fizyolojik ve psikolojik cevaplar vermesine neden olmaktadır. Yaşanılan stres bireyin baş etme kaynaklarını tüketmekte, kaygı ve depresyonu arttırmakta ve tükenmişlik sendromunu ortaya çıkarmaktadır. Burada tükenmişlik sendromuna geçit veren stres değil, strese verdiğimiz yanıttır. Tükenmişlik sendromu yaşayan birey, hayatın anlamını yitirdiğini ve tüm isteklerinin kaybolduğunu düşünür. Daha önce kendisi için anlamlı gelen uğraşları, artık sıkıcı gelmekte ve hiçbir ödül vaat etmemektedir. Tükenmiş bireyler, bağlandıkları ilişkiden ya da yaşam tarzından beklediklerini elde edemeyince bir hayal kırıklığına hapsolmaktadırlar. Zamanla artan olumsuz duyguları, heyecanlarını kaybetmelerine ve yaşama karşı motivasyonlarının düşmesine sebep olmaktadır. Tükenmişlik sendromunun üç ana boyutu vardır. Bu boyutları; öfke ve stresle başlayıp, benlik kaybıyla devam eden ve kendimizi bir çatışmanın ortasında bulduğumuz bir süreç olarak da düşünebiliriz. Bu süreci; kaynaklarımızı ve desteklerimizi anlamaya çalışarak, kendimizi tanıyıp düşünme sistemimizi olumlayarak ve birçok psikoterapi yaklaşımlarıyla aşabiliriz. Ancak yine de önceliğimiz, stres uyaranlarına karşı verdiğimiz cevaplar ve baş etme tepkilerimiz olmalı.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.