Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilciliği tarafından düzenlenen “Termik Karşıtı Forum” yoğun ilgi gördü. Hatay Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Hatsu binası konferans salonunda düzenlenen etkinliğe çok sayıda yurttaş katılırken, uzmanlar, termik santral karşıtı mücadele konusunda bilgi verdi. Oldukça canlı geçen 2 saatlik panel-forumdan sonra geniş bir platform kurulması konusunda bir öneri ortaya çıktı.
Toplantıya Hatay Barosu temsilcisi, Hatay Tabip Odası Başkanı’nın yanı sıra CHP Kadın Kolları üyeleri katıldı.
‘Diktatörlüğe karşı hep birlikte mücadele’
Forumun açılış konuşmasını SHD İskenderun Temsilcisi Avukat Bülent Akbay yaptı. Akbay, konuşmasında diktatörlüğe karşı hep birlikte mücadele verilmesi gerektiğini belirtirken, bir yıl önce yola çıkan SHD İskenderun Temsilciliği’nin bu konuda önemli bir adım attığını söyledi.
Akbay, ülkeye kana boğarak, bizleri ölümlere alıştırarak siyaset yapanların karşısında duracaklarını, mücadele edenlerle omuz omuza vereceklerini belirterek herhangi bir etnik dini mezhepsel ayrım yapmaksızın kardeşçe barışçıl bir gelecek için mücadele etmeye devam edeceklerini, Sosyal Haklar Derneği’nin mücadelesinin böyle bir mücadele olduğunu dile getirdi.
Akbay’dan sonra Arsuz Belediye Başkanı Nazım Çulha ve forum katılımcılar söz aldı.
‘Termik santralle birlikte sebze-meyve türleri ve balık çeşitleri yok olacak’
Forum’da söz alan kurum temscilerinin konuşmaları şu şekilde:
Arsuz Belediye Başkanı Nazım Çulha: Bu termik santralle tarım yok olacak. Turizm planımız vardı, o başlamadan bitecek. Santrallerden çıkacak küllerle sebze-meyvelerimiz yok olacak. Türkiye’de Samandağ ve Arsuz’da yetişen maydanoz ve ıspanak gibi yeşil sebzeler bir daha yetişemeyecek. Ayrıca soğutma amacıyla denizden vakum yöntemiyle çektiğiniz suyu geri denize deşarj ettiğinizde jumbo karides gibi bu bölgede bulunan balık türleri ve deniz canlıları yok olacak.
Yaban hayatı koruma alanında kurulması planlanan termik santral, sadece Arsuz’u değil bütün bir bölgeyi etkileyecek. Dolaysıyla biz ne İskenderun’da ne de başka bir yerde termik santral kurulmaya uygun yer yoktur, kurulmamalı. Biz duyarlı insanlarla birlikte bu termik santralin kurulmaması için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz.
‘Türkiye’nin bir enerji politikası yoktur’
Enerjiye ihtiyaç varsa yenilenebilir enerji yöntemlerine başvurulabilir. Onlar denenebilir. Gerek güneş enerjisi gerekse rüzgar enerjisi, her iki enerji türünün kullanımı bir yol olarak seçilebilir. Bunun dışında kayıp-kaçakların önlenmesi için çalışma başlatılmalı. Kayıp-kaçak oranı düşürüldüğünde nükleer santral veya buraya kurulması planlanan termik santralden çıkacak enerji kadar bir enerji üretmiş oluruz. Bunlara öncelik vermeliyiz. Bunun dışında Türkiye’de bir enerji sorunu yoktur. Türkiye’de bir enerji politikası yoktur. Enerji politikaları doğru düzgün uygulandığında ben termik santrallerin kurulmasına ihtiyaç kalmayacağını düşünüyorum.
Diken.com.tr sitesi muhabiri Rıfat Doğan Sinop Gerze’de ve Soma Yırca’da termik santrallere karşı verilen mücadelelerde elde edilen başarıları anlattı. Doğan, Gerze’de ve Yırca’da halkın filli meşru mücadelesi sayesinde mücadelenin başarıya ulaştığını belirterek, “hukuki mücadele bir yere kadar, Gerze’de jandarmayla çatışan, Yırca’da Kolin’in özel güvenliği ile çatışan köylülerin verdiği o haklı mücadele bir sonuca ulaştı. Arsuz’da da böyle bir mücadele verildiğinde başarı kazanılabilir.” dedi.
‘Babam kanserden öldü’
Hatay Tabip Odası Arzu Cengiz: Termik santral projeleri eskiden beri Hatay’ın başının belası. He ne kadar yeni başlamış gibi gözükse de aslında çok eskiden beri mevcut olan bir sorun. Ben bir sanayi çocuğuyum. Demir-çelikte doğdum. 16 yaşına kadar sanayi bölgesinde yaşadım. Babamı 6 ayıl önce akciğer kanserinden kaybettim. İlk teşhis konduğunda ağlayarak “Allah kahretsin demir-çelik hastalığı” demişti ve bu çok kötü bir durum. Babanız “bana yardım et kızım” diyor. Siz ona yardım edemiyorsunuz. Bunu hiç kimsenin yaşamasını istemiyorum. Payas’ta (demir-çelik fabrikasının bulunduğu yer) 6 yıl kadar çalıştım. Orada halkı bu konuda bilgilendirmeye çalıştım ancak halın büyük bir bölümü asgari ücretle yaşayan farklı illerden göç almış, eğitim düzeyi düşük insanlardan oluştuğu için her ne kadar onlara anlatmaya çalıştıysam da onlar hayatlarına devam ediyorlardı.
‘Yenidoğan bebeklerde akciğer rahatsızlığı vardı’
Çok fazla akciğer problemi yaşayan çocuk hastam vardı. Ben daha önce Sarımaz bölgesinde görev yaparken çok az akciğer hastalığı gördüğüm halde Payas’ta yeni doğan bebeklerde bile akciğer problemleriyle muayeneye geliyorlardı. Önce bir şaşkınlık yaşadım. Bu nasıl olabilir? Bu kadar köklü bir problem var şimdiye kadar hiç kimse buna ses çıkarmamış. Bir taraftan siz çocukların doğumuna yardım ediyorsunuz. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Biz onlara zarar gelmesin diye onlar anne karnındayken bin dereden su getirirken, doğurduktan sonra onlara sunduğumuz hayat bir facia. Aileler bunun bilincinde değil. Bu durum kanıksanmış durumda. Orada herkes böyle yaşıyor. Alışmış durumdalar.
Şunu göremiyorlardı: Solduğum hava zehir, yağan yağmur asit yağmuru, toprağım zehir, toprakta yetişen sebzem zehir. Hayvanlarımın yediği içtiği zehir. Benim aldığım hiçbir şey sağlıklı değil. Orada çalıştığım sürece boyunca meslektaşlarımdan bir destek göremedim. Yetkili meslektaşlar sizi dinlemiyorlar ya da dinlemiş gibi yapıp hiçbir çözüm bulamıyorlar. Halkı da hareketlendiremeyince hiçbir konuda hiçbir şey yapamaz noktaya düşmüş oldum. Ben Hatay’ın bu sanayiye susmuş olduğuna şaşırmıştım. Bu kadar kültürlü ve geçmişi zengin bir topluluk nasıl olur da bu konuda tepkisiz kalmış ve kabullenmiş durumda.
Arsuz’da yapılması planlanan termik santrale karşı toplantı yapılacağını duyunca çok sevindim çünkü insanların ayağa kalktığını ve bir şeyler yapacağını düşündüm. Direnmek zorundayız.
Arsuz Termik Karşıtı Platformu üyesi Eser Yangın: Termik santral mücadelesinin bir tarafında sermaye, devlet ve bakanlıklar diğer tarafında ise bizler varız. Bu iki tarafın istekleri, düşünceleri birbiriyle karıştırılmamalı. Bunlar birbirinden çok farklı. Bu şirketler kimlere hizmet ediyor? Bunu bilmek zorundayız. Nerede duracağımızı nasıl davranacağımıza karar vermek zorundayız. Büyük bir dayanışmanın kurulması gerekiyor.
‘Termik santralleri bize gelişme kalkınma diye yutturmaya çalıştılar’
Adana Çevre Platformu’ndan Yaşar Gökoğlu: Aranızda gelişme kalkınma büyümeye karşı olanlar var mı? Sanmıyorum. Herkes büyümekten gelişmekten yana. Kapitalizm ikinci dünya savaşından sonra bu kavramları hap diye yutturdular. Bir ülke kalkınmak zorunda. Kalkınmazsa işsizlik olur. Refah olmaz. Mutluluk olmaz. O kadar çok tekrar ettiler ki biz bunu kabullendik. Daha fazla otomobil üretmek daha fazla enerji üretmek daha fazla kömür santrali kalkınmak demekti. Kalkınma gelişme nükleer santral demekti. Yahu manyak mısınız? Çernobil faciasından sonra Türkiye’ye nasıl nükleer santral kurarsınız? E “Ne olacak canım! Modernleşmişiz biz. Siz kalkınmaya karşı mısınız?” diyorlar. Okyanus değil ki İskenderun Körfezi’ne bu kadar termik santrali nasıl kurarsınız diye sorduğumuzda “siz enerjiye gelişmeye karşı mısınız” dediler. E başka bir dünya yok ve dünyanın kaynakları sınırlı. Bu zamana kadar bildiğimiz başka bir şekilde yaşam forumu bulunamadı. Kaynakları hızla tüketiyoruz.
Bize hap diye yutturdukları gelişme kalkınma modernlik kavramlarını yeniden düşünmek zorundayız. Adana’da 14 ve 15. Termik santral için geçen Nisan ayında başvuru yapıldı. Şuanda 16’ya çıktı termik santral projesi. İnanılır gibi değil ve biz bunu ülkeye duyuramadık. Beceremedik. Bu bizim başarısızlığımız.
Sosyal Haklar Derneği avukatı Deniz Özen, Soma Kozluören’de Kolin’in yapmak istediği termik santrale karşı verilen direnişi anlattı. Özen, Kolin’in termik santral için gerekli olan enerji nakil hattı ile kömür taşıma bandı için ağaç kesimine başladığını, köylülerin mera orman ve yaşam alanlarına müdahale başlayınca köylüler tepki göstermeye başladı ve direniş sergilendiğini belirtti. Özen, Yırca örneğinden yola çıkarak sadece hukuki mücadele değil filli bir mücadelenin de gerektiğini, bunu köylülere anlatmaya çalıştıklarını söylediklerini dile getirerek “Köylüler de hukuki mücadelenin yetmediğini filli mücadelenin olduğunu anladı ve şuanda direniyorlar” dedi.
‘Kahramanlara değil mücadelenin sıradanlaştırılmasına ihtiyacımız var’
Kuzey Ormanları Savunması’ndan Özgür Barış Akbayır İstanbul’da devam eden 3. Köprü ve 3. Havalimanı projeleri üzerinden yaşanan yıkımı ve bunun karşısında sergilenen direniş örneklerini anlattı. Bu mega projelerle köylerin yaşam alanlarının yok olduğunu belirten Akbayır, 20 milyonluk bir kent daha yaratılmaya çalışıldığını bu projelerin rant için yapıldığını söyledi.
Akbayır, burada yok olmaya başlayan köylerden destek gelmediği sürece verdikleri mücadelenin başarıya ulaşma şansının olmadığını belirterek bu mücadelenin kahramanlara değil sıradan insanlara ve mücadelenin sıradanlaştırılmasına ihtiyaç olduğunu belirtti. Orada yaşayan insanların hayatlarına dokunulması, mücadelenin ona uygun bir dille anlatılması gerektiğini dile getiren Akbayır, Yırca örneğinden yola çıkarak kesilen zeytin ağaçları olmasaydı, o mücadelenin yakıcılığını hissetmeyen köylülerin ayağa kalkmayacağını ve başarısızlıkla sonuçlanabilecek bir mücadele olacağını kaydetti.
Akbayır, kendilerinin her zaman mücadele eden Arsuz halkının yanında olduğunu belirterek, dışardan taşıma güçlerin değil, o yerelde bulunan halkın mücadele etmesiyle başarıya ulaşılabileceğini dile getirdi.
Forum soru ve katkılarla sona erdi.