2003 yılında Irak’a yönelik işgal öncesi söylenen yalanlar ve manevraların adeta kopyasını izliyoruz. Ortada kimyasal silah kullanıldığına ve kimin kullandığına ilişkin uzman raporu yok. Ama ABD büyük bir pervasızlıkla “Ben kullanıldı diyorsam kullanılmıştır” diyerek saldırı için sebep icad etmeye çalışıyor. 10 yıl önce Irak Savaşıda böyle başlatıldı. Irak halkı Saddam’ın şerrinden kurtarılacak, ABD oraya özgürlük ve demokrasi götürecekti. AKP yöneticilerinin de desteklediği işgalde yüz binlerce Müslüman öldü. Güneydoğu’muzda ekonomi çöktü. Irak’taki boşlukta PKK palazlandı. Yüzlerce şehit verdik. İşgalinden 10 yıl sonra bugün Irak, her ay ortalama 700 kişinin can verdiği bir cehennemdir. Üçe bölünmektedir. Suriye’yi aynı kan, revan, bölünme, yok olma bekliyor. Buradan bize düşecek olan da o felaketin bir bölümüdür. Savaşlar ABD’ye silah kazancı ve petrol getirir. Bize kan ve sefalet. Bugün aynı senaryo sahnelenmekte,yapılan çalışmaların sonucu alınmadan; peşin yargılarla, ısmarlama tezlerle, dayanıksız iddialarla ve boş bahanelerle Suriye’ye yapılacak operasyonun alt yapısını oluşturulmaktradır. Bu yapılanlar ahlaki olmadığı gibi uluslararası hukuka da aykırılık teşkil etmektedir. Hükümet her şeyden önce milli çıkarlara göre hareket etmeli, hükümet bölgenin gerçeklerine göre politikasını somutlaştırmalı ve kuşkusuz insanlık vicdanının yanında saf tutmalıdır. Başbakan ve hükümetinin birinci görevi Esad ya da muhalifler değil, ülkemizin milli güvenliğini muhafaza altına almak ve sınırların hemen dibindeki tehlikeli oluşumları engellemek olmalıdır.