Ajda Pekkan’ın Eurovision’da söylediği “Petrol” şarkısını hemen hepimiz hatırlarız. Her ne kadar bir şarkı da olsa 1980’lerde petrolün ne kadar kıymetli bir meta olduğunu yansıtıyor. Özellikle Türkiye gibi kendi ürettiği petrolü az olan ülkeler için.

1995’te İskenderun’dan Amerika’ya ilk geldiğimde akaryakıt fiyatlarını görünce şok olmuştum. Amerika’da domatesin fiyatı Türkiye’dekinin neredeyse 6-7 katıyken benzin üçte biri fiyatınaydı. 1999’da çok iyi hatırlıyorum 1 litre benzin 25 sent idi. Parasız zamanlarımdı. 800$’a satın aldığım üstü açık bir Chevrolet Cavalier’im vardı. Bir gece otobanda hızlı giden motorsikletlilere ayak uydurmak için sürat yaparken birdenbire motoru kilitlenmişti. Hurdacıya 50$’a satmıştım. Ardından aldığım iki arabayı da $250 ve 300$’a satın almıştım. Çok anılarım var o arabalarla. Mesela 250$’a aldığım ön tarafı çarpık Subaru yaşadığım sitenin garajından çalınmıştı!

Çok değil 12 sene önce petrol o kadar kıymetliydiki varili 135$’a kadar çıkmıştı. Şu anda sadece 11$. Bir litre benzinin fiyatı 20 sent’e yani 1.40 TL’ye kadar düştü Amerika’da. Sebebi basit aslında. Sarfiyatın ve talebin çok daha fevkinde bir arz var. Yani üretim çok ama tüketim az. Hele bir de bu virüs yüzünden sarfiyat daha da azaldığı için ham petrol fiyatları tarihte ilk defa eksiyi gördü. Çıkan petrolü depo edecek yeterince tank olmadığı için tank sahipleri üzerine para alıyor yakıtı depolamak için.

Petrol üreten ülkelerin çoğu en büyük gelir kaynakları olan petrol üretimini kısamadıkları için fiyatlar tekrar yükselemiyor. Yeraltındaki kaya katmanlarının hidrolik basınçla kırılma (fracking) yöntemiyle petrol çıkarma işleminin çok daha düşük maliyetli olması bir başka sebep. Alternatif yakıtların ortaya çıkması ve daha çok yakıt tasarruflu araçların kullanımı diğer önemli sebepler.

Bence petrol fiyatları bu kadar düşük seviyelerde kalmayacaktır ama petrolün eski şaşaalı günlere dönme ihtimali de yok. Nükleer santraller dünyanın üçte bir enerjisini sağlıyor olsa da yaşanan Chernobyl ve Fukushima gibi felaketlerden ve nükleer atıklardan dolayı çok güven vermiyor. O yüzden gelecek çevreyi kirletmeyen ve yenilenebilir olan güneş, rüzgar ve dalga gibi alternatif enerjilerde.

Alternatif enerjilerin hayatımıza %100 girememesindeki en önemli engeller olarak alternatif enerjilerin yeterli miktarda depo edilememesi, üretim verimliğinin düşük ve pil ömürlerinin kısa olması sayılabilir. Kısacası yenilenebilir enerji teknolojisinin daha da ilerlemesi lazım. Mesela elektrikli bir aracın 500 kilometre gittikten sonra 1-2 saat şarj olmasını beklemek yerine biten pili çıkarıp hemen yenisini takabildiğimiz andan itibaren kimse motorlu araçlara binmek istemeyecektir. Ben bu teknolojik gelişmelerin önümüzdeki 20 sene içerisinde olacağını tahmin ediyorum. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.