Beni tanıyanlar bilir fotoğraf çektirmeyi ve çekmeyi ne kadar sevdiğimi. Tabi günümüzde elinde telefonu olan herkes yapıyor bunu. Ama ben çektiğim fotoğrafları yıllarca saklamayı , telefonun hafızasında değil eskisi gibi albümlerde tutmayı seviyorum.
Çocukken arkadaşlarımla birbirimize gönderdiğimiz mektuplar , Sınıfta öğretmenden gizli birbirimize yazıp attığımız notlar , yurt dışından gelen kartpostallar. Hepsi evde güzelce muhafaza edilmiş durur. Ara ara açar bakarım , o an ne hissettiysem aynısı geçiverir yine kalbimden.
Tabii daha kıymetlisi de annemin ara ara çeyizinden çıkarıp verdiği kendi eliyle işlediği mendiller , nevresim takımları… Ben , bana verilen basit ama, bence paha biçilmez bez parçalarını alırken çok karışık duygular içerisinde oluyorum hep. Onlarla ne yapacağımı düşünüyorum , nasıl güzelleştirebileceğimi , her baktığmda ne hatırlayacağımı ve nasıl hatırlayacağımı hayal ediyorum. O anı hafızamda fotoğraflaştırıyorum hemen ve diyorum ki işte bu an çok önemli ! Allah ömür verir de on yıl daha yaşarsam mesela , bu anı hatırladığımda o karedeki herkes hayatta olur mu ki ? Ben nerede olurum ? …
Annemin duygularını düşünüyorum sonra , o eskilerine bakarken ve bana vereceklerini seçerken hep dalgın oluyor , sonra kendi annesinden , annesiz olmanın zorluklarından pek bahsetmediğini farkediyorum. İçinde yaşıyor sanki herşeyi, bende mi böyle hissedeceğim onun yaşında ve aynı konumda olduğumda diye düşünüyorum. Sonra bir heves topluyorum bana verdiklerini. Bir anda altın gibi değerli oluveriyorlar benim için.
Sonra etrafıma bakıyorum , başka insanların evlerini ,hayata bakışlarını düşünüyorum. Kim daha derin yaşıyor duyguları, kim değerin hakkını veriyor, kim yüzeysel anlamak zor olmuyor.
Perdesi açık ,önünden geçtiğim evler dikkatimi çekiyor bazen , yolculuk yaparken gördüğüm yerler . Her kapının ardında başka hayatlar , başka başka hikayeler var diyorum kendi kendime . Sonra bir an baktığım her yer ve her şey yavaş çekimle canlanıyor zihnimde. Kimisini evladına kavuşurken , kimisini evladını kaybetmiş taziye yerinde , kimisi düğün yapıyor, kimisi mahalle kavgasında , dilenenler , zenginliğini gösterenler , yardımlaşanlar , kimseye faydası olmayanlar..
Hepsi hayata dahil diyorum ..
Bit pazarları aklıma geliyor bir de. En çok hikaye oralarda diye düşünüyorum. İkinci el kıyafetler , ev eşyaları. Acaba hangi sebeple oraya gelmişler.. Parasızlıktan mı eşyalarını satmak istedi insanlar 3 kuruşa yoksa 5 kuruş etmeyecek insanların ardından oraya hibe mi edilmişlerdi…
Yanından geçip gittiğimiz tanımadığımız insanların , hergün selam verdiğimiz ama adını hiç sormadığımız kişilerin, kendi dünyasında nasıl bir mücadele içerisinde olduğunu düşünüyorum, fikirlerini merak ediyorum ve hepsine saygı duymak istiyorum.
Bir gün hiç beklemediğiniz birinden hayat dersimizi alabiliriz belki de . Söylediği bir cümle, anlattığı bir hikayesi bize yol gösterici olabilir. İnsanlık eşittir , aşağılayıcı davranış ve iyi niyeti suistimal ise bu tavrı gösterenin kendini bilmezliğidir.
Şu su gibi akıp giden zamanlarımızı keşke daha kıymetli kılabilsek. Duygularımız daha derin olsa, baktığımız şeyi gerçeğiyle görebilsek , bilmediğimiz açılardan bakmayı denesek ,empati yapsak, yaptıklarımızı anlamlandırabilsek , neyi neden yaptığımız sorusunun cevaplarını bulabilsek.
Hep şunu söylüyorum, yolda yürürken kafanıza saksı düşüp öldürmediyseniz , bir yerlerden tepenize tabela inmediyse, bunca yıldır kazasız belasız trafikteyseniz , ciddi bir hastalık geçirmediyseniz , ya da hastalık atlatıp tekrar sağlığınıza kavuştuysanız , herangi bir engeliniz yoksa , olsa bile bununla da yaşamayı becerebiliyor ve de gayet mutluysanız siz bir mucizesiniz. Demem o ki ,hayatta olmak bir mucize, hakkını vermek ise maharet !
Bu hayatın hakkını maharetle verenlere selam olsun !
Güzel günlerimiz olsun , sevgiyle, değerli ve mutlu ..

Gülçin BARDA

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.