Ramazan ayımızın son günlerinde Kudüs’te yaşanan olaylar çoğumuzun canını sıktı değil mi?
Bir kesim de var ki , Kudüs konusunun bizi ilgilendirmediğini , Araplar için bir şey yapmanın gereksiz olduğunu savunuyor. Haklı mıydı acaba bu kesim ?
Eğer o kutsal topraklarda bulunup, attıkları her adımda ,orada olma şansına erişebildikleri için Allah’a şükrederek yürüselerdi , İsrail’in ,Müslüman tarafında bile her noktaya asker koyup üstünlük çabası içerisinde olduğunu bilselerdi , gelen turistlere müslümanları teröristmiş gibi anlattıklarına şahit olsalardı yine de aynı düşünceyi savunurlar mıydı ?
2018 Yılında İsrail’e yaptığım seyahatte kimliğimi belli etmeden Hristiyan grubuna dahil olup bizi gezdiren Yahudi rehberin , Ağlama Duvarına ulaşabilmek için Müslüman bölgesinden geçeceğimizi , aman haa gözümüzü dört açmamız gerektiğini , sık sık Müslümanların bıçaklı saldırıda bulunduğunu söyleyip Hristiyanları korkuttuğunu asla unutmadım. Üstelik Müslüman esnaftan alışveriş de yaptırmamıştı. Gün boyu sakladığım kimliğim kendisine süpriz olacaktı ama uygun bir ortam beklemiştim. Yemek masası ! Müslüman bölgeden geçerken esnafa elimi göğsüme götürüp Allah’ın selamını vermeyi unuttuğumu sanmayın  Hepsi o kadar mutlu gözlerle baktılar ki ! Bir an oraları çok sahipsiz bıraktığımızı düşündüm. Müslüman bölgeye geçtiğimizde bazı evlerin balkonlarında Türk bayrağımızın asılı olduğunu bile gördüm. Daha çok gitmeliydik. İçimde şimdiye kadar orayı merak etmemenin , gitmemiş olmanın üzüntüsü vardı. Varlığımızı hissetmeleri gerekiyordu sanki. Daha çok hissetmeleri…
Kanında Türklük ve Müslümanlık olan hiç kimse bu duyguları yaşamadan dönmezdi diye düşünüyorum.
Her ne olursa olsun değerlerimizi canımız pahasına korumayı severiz biz. Deli akar kanımız . Kurtuluş savaşı bunun yegane örneğidir. Yoksulluk içerisindeki bir milletin , umutlarıyla , vatan özlemiyle çıktığı yoldan zaferle dönmesidir. Geçmişte inancımızla var olan bir milletiz biz ve buna sıkı sıkıya sarılırız her fırsatta.
Öyle ki, İsrail de geçmişine sıkı sıkıya bağlı. Neler yaşadıklarını, onlara yaşatılanları asla unutmadılar.
Bunu, İsrail Soykırım müzesine girerken ,herkesin görebileceği açık bir alana yerleştirilmiş yazıyı okuduğumda çok daha iyi anladım .
“ Geçmişini bilmeyen geleceği inşa edemez “ yazısını kocaman kondurmuşlardı soykırım müzenin girişine.
Ve müzenin bahçesinde genç askerler , komutanlarını pürdikkat dinliyorlardı. Komutanları, askerleri soykırım müzesine getirmiş , geçmişte neler yaşandığını , kim dosttu kim düşmandı bir güzel anlatıyordu.
Evet , geçmişlerinde müthiş bir zulüm ve soykırım vardı. Avrupanın da dışlayıcı tutumu Yahudileri devlet kurma konusunda daha da istekli hale getirmişti.
Bu tabii ki hemen olmadı.
Napolyon bu fikri ilk ortaya atan olsa da asıl İsrail devleti kurma girişimleri 1917 ‘de İngiliz dışişleri bakanı Arthur Balfour’un uluslararası Siyonist hareketin liderlerinden olan Lord Rothschild’e bir mektup göndermesiyle başladı, Filistin topraklarında bir Musevi devleti kurulması konusunda İngiliz hükûmetinin destek vereceğini bildirmişti. Bu fikir hemen uygulamaya girmese de devlet kurma girişimlerini başlatan bir hareket olmuştu.
Asıl kaderi değiştiren olay birinci dünya savaşında İngiltere’nin örgütlediği Arapların Osmanlıya karşı isyan çıkartıp zafer ilan etmesiyle başladı. Bunun üzerine İngilizler bölgeyi 1918’de resmi olarak işgal etti. 1920’de ise milletler cemiyeti bölgeyi İngiltere’nin manda ve himayesine bırakma kararı aldı ve Filistin için uluslarası farklı bir idare konulması konuşuldu.
Gün geçtikçe artan Yahudi nüfusuyla huzursuzluklar çıkmaya başlamış ve 1929 yılında artık kanlı olaylar meydana gelmişti. Araplar 130 Yahudiyi öldürdü. Bölgedeki İngiliz polisleri olayları bastırırken 110 Filistinliyi öldürdü. Aradan 10 yıl geçti gerginlikler iyici tırmanmaya başladı. İngilizler Yahudi göçüne sınır getirse de Yahudiler kaçak yollardan gelmeye devam etmekle kalmayıp sınırlamayı kırmak adına kurdukları silahlı birliklerle İngilizlerle çatışmaya bile başlamışlardı.
İkinci düyna savaşı biterken Filistin’de durum böyleydi. Savaştan da oldukça yorgun çıkan İngiltere Filistin’den kurtulmak istedi.
İkinci dünya savaşı boyunca 6 milyon Yahudinin öldürülmesi de Yahudileri uluslarası kamuoyunda iyice mağdur sıfatına düşürmüştü.
1947 senesine gelindiğinde filistin’in durumu birleşmiş milletler masasına yatırıldı. Özel bir komisyon kuruldu. Komisyonun çoğu Filistin’in bağımsılzığını teklif etse de asıl konu Filistinin bağımsızlık şeklinin iki ayrı millete bölünmüş olmasıydı. Her din için ayrı öneme sahip olana Kudüs’e ayrı bir statü verilecek ve iki devlet arasında ekonomik bir birlik olacaktı. Oy çokluğu ile kabul edildi ama Türkiye ret kullanmıştı. BM kararı üzerine 15 mayıs 1948 de İngiltere tüm kuvvetlerini Filistin’den çekeceğini ilan etti.
Nihayet Filistin adıyla bilinen ve Mûsevîler’ce “arz-ı mev’ûd” sayılan topraklarda, milletlerarası yahudi örgütlerinin uzun ve mücadeleli politikası sonucu14 Mayıs 1948’de, David-Ben Gurion öncülüğünde Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Millî Konseyi kuruluşunu ilan etti.
İşte o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. İsrail Araplarla girdiği savaşlarda da masada da başarısını gösterdi ve topraklarını genişletmeyi başardı.
Bugün İsrail’in nüfusu 9 milyon ve yüz ölçümü 22.145 km² iken(Başkentimiz Ankara’dan bile küçüktür ) , Filistin’de bugün insan sayısı İsrail zulmünün de etkisiyle 5,2 milyona kadar düşmüştür ve Yüzölçümü ise 6.220 km² olarak küçülme göstermiştir.
Peki Kudüs neden bu kadar önemli ?
Çünkü Kudüs, üç semavi din olan İslam, Yahudilik ve Hristiyanlık için oldukça önem taşımaktadır.
• Mescid-i Aksa ve Kubbet’üs Sahra’nın bulunduğu Harem-üşŞerif, Doğu Kudüs’te yer alıyor. Hz. Muhammed Peygamber’in buradan göğe yükseldiğine inanılıyor.
• Yahudiler için Ağlama Duvarı yine aynı yerdedir . Hatta bu duvar Mescid-i aksanın bahçe duvarıdır. Burası Yahudilik inancının en kutsal mekanıdır.
• Hristiyanlar içinse Kutsal Kabir Kilisesi’nde İsa Peygamber’in çarmıha gerildiği ve kabrine konulduğu düşünülüyor. Bu kilise, aralarında Rum Ortodoks Patrikhanesi, Roma Katolik Kilisesi ve Ermeni Patrikliği’nin de olduğu farklı mezheplerin temsilcileri tarafından yönetiliyor.

Peki, tepkimizi gösterme şeklimize gelirsek , bu konu da oldukça eleştiriliyor. Araçlarla konvoy yapmak ,sokaklara dökülmek miydi bunun yolu ? Bence başka da yapabileceğimiz pek bir şey yok gibi ..
Bugün hiçbir müslüman ülkenin İsrail’e kafa tutacak durumda olduğunu düşünmüyorum . Her geçen gün kendini geliştiren ve güçlenen bir İsrail var karşımızda .
Biz eğitimde gerilerken , 2020 Nobel Ödülleri listesindeki toplam 12 ödülün 4’ü Yahudi bilim/sanat insanlarına verildi. Bunlar fizik alanında Roger Penrose, tıp alanında Harvey Alter, edebiyat dalında Louise Glück ve ekonomi alanında Paul Migrom.
Özellikle kadınların eğitimli olmasına ve çalışma hayatında var olmalarına son derece önem veriyorlar.
Ve dünyanın neresinde olursa olsun 18-25 yaş arası yahudi gençler ,masrafları İsrail devleti tarafından karşılanarak 10 gün misafir edilme hakkına sahip. Ve yine dünyanın neresinde olursa olsun Yahudiler İsrail’e gitme hakkına sahiptir..
Ekonomik gücüne gelirsek ;
2019 yılında sadede 9 milyon nüfüslu olan İsrail’in GSYH 395,1 milyar $ (2019) iken Türkiye’nin GSYH 761,4 milyar USD (2019)
Toplam ihracatı 58,4 milyar $
Toplam ithalatı 76,5 milyar $
Türkiye İsrail’in ihracat yaptığı ilk on ülke arasında 1,7 milyar $ ile 7. Sırada.
Ve ithalat yaptığı ilk 10 ülke arasında 5,5 milyar $ ile Türkiye 3. Sırada yer alıyor.
Türkiye’den ithalat yaptığı ilk 5 ürün tipi sırasıyla ;
1. Mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasından elde edilen ürünler; bitümlü maddeler; mineral
2. Demiryolu veya tramvay vagonları dışındaki araçlar ve bunların parça ve aksesuarları
3. Demir ve çelik
4. Plastikler ve bunlardan eşya
5. Makineler, mekanik cihazlar, nükleer reaktörler, kazanlar; parçaları
Dünyaya en çok ihracatını yaptığı ürünler sırasıyla ;
1. Diğer elmaslar (sanayide kullanılmayan) 9,7 milyar $
2. Yapısında bir piridin/piperizin halkası olan diğer bileşikler 3,2 milyar $
3. Tedavide/korunmada kullanılmak üzere hazırlanan diğer ilaçlar 2,2 milyar $
4. Uçak ve helikopterlerin díğer aksam ve parçaları 1,9 milyar $
5. Elmaslar (sanayide kullanılmayanlar); işlenmemiş veya basit bir şekilde kesilmiş,yarılmış veya yontulmuş 1,6 milyar $
6. Elektronik entegre devreler; işlemci ve kontrolör 1,6 milyar $
7. Kimya sanayii veya kimya sanayiine bağlı sanayilerde kullanılan diğer kimyasal ürünler ve müstahzarlar 1,6 milyar $
8. Kendine has fonksiyonlu elektrikli diğer makine ve cihazlar 1,4 milyar $
9. Tababetle ilgili diğer alet ve cihazlar 1 milyar $
Tüm bu yazıya döktüklerimi değerlendirdiğimde beni düşündüren iki zıt düşünce oluşuyor zihnimde.
Bu küçücük devletin müthiş başarısı , hızla ilerlemesi ve gücü, gösterdiği kararlılık. Birbirlerine sıkı sıkı tutunmaları. Ders almamız gereken yerler var.
Buna zıt olarak da ne olursan ol ama insan olmaktan vazgeçme diyor yüreğim. Herşeyin en iyisi olabilirsin. En eğitimli , en zengin , en güçlü ,en güzel,en başarılı olabilirsin ama insan değilsen bir hiçsin!
Biz bu zülme Arap milleti deyip sırtımızı döneceğimize, insan olduğumuzu hatırlayıp ,bu İnsanlık ayıbına elimizden geldiğince dur demeliyiz. Tepkimizi gerek market alışverimizde ,gerek sosyal medyada,gerek sokaklara dökülerek göstermeye devam etmeliyiz.
Hiçbir çocuk annesiz babasız kalmayı , Hiçbir aile evinden yurdundan olmayı haketmiyor .
Israil bunları bizzat en derinden yaşamış olsa da aynı zulmü Filistin halkına yapmaktan hala geri kalmıyor.
Demek ki mesele ırk ,din ,dil değil . İnsan kalabilmek , yapılan her davranışın alınan her kararın kalbimizin süzgecinden geçmesi .

Bu süreçte kalbim Kudüs’te , Filistin halkından yanadır.. Alınan tüm yaraların ,hasarların en kısa sürede onarılması dileğiyle..

Gülçin BARDA

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.